top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıİlgebey

ALLAHIN KOYUNUNDAN DERS ALDIK

Güncelleme tarihi: 1 Şub 2021


Beslenmeye beklenmedik bir açıdan bakalım. Pek tahmin edilemeyecek bir canlının beslenmesine... Kendisi yüzüyor. Kamufle oluyor. Çirkin mi? Allah affetsin, maalesef. (Görünce huylanabilir misiniz? Mümkün. O yüzden bu ihtimali ortadan kaldırmak için hassas okuyucularımızdan metni okumayı burada bırakabilecekleri uyarısını yapalım.)


İlk konuğumuz mürekkep balığı.

Normal vakitte ne bulursa yiyormuş ama geceleri ortalıkta karides olduğunu bildikleri zaman gün içerisinde her zamankinden daha az yengeç yiyormuş. Çünkü karides onların favori yiyeceğiymiş. Bayılıyormuş kendileri karidese :d

Çalışmada Avrupa’da yaygın görülen mürekkep balığı türü olan Sepia officinalis’e her akşam bir karides vermişler. Mürekkep balığı gün içerisinde yediğini daha çok seçer ve çok daha az yengeç yer olmuş. Ama ara sıra karides verildiğinde ise gün içinde daha çok yengeç yer olmuşlar.


Akşama karides gelip gelmeyeceği konusu bunlarda gündüz -normaldeki gibi- bulduğunu yeme davranışı oluşturmuş. Yani duruma göre yeme davranışı değişiyor. Yiyeceğin gelip gelmeyeceğine göre sadece doymak için değil, kendi sevdiği yiyeceği de yiyerek tatmin olmak için uğraşıyor.


Normalde bulduğunu yiyor ama gene de yemek seçiyor. Bunu test etmek için 29 mürekkep balığına 5 gün boyu, günde 5 kez, hep aynı vakitlerde, balığa eşit uzaklıklarda yengeç ve karides koyup önce hangisini yediğine bakmışlar. TAMAMI karidesi tercih etmiş.

Kafadan bacaklılar ile omurgalıların evrimsel yolu 550 milyon yıl önce ayrılmış ama bu çalışma, böylesi karmaşık bir bilişsel davranışın evrimsel kökenlerini anlamada önemli bir bilgi sağlayabilir (1)

.

Akşam dışarı çıkılacağında gündüzden az yeme davranışının bildiğimiz aynısı. Ya da sabah diyetisyene kontrole gitmeden önceki akşamdan bişey yiyip içmeyi bırakıp diyetisyen çıkışında güne gitme davranışının... :/


İkinci konuk ise deniz hıyarı.

Deniz hıyarı Rusya, Çin, Japonya, Kuzey Kore ve Güney Kore gibi birçok ülkenin önemli bir balıkçılık ürünü. Deniz hıyarları ile 2 aylık bir deney yapılmış. Normalde yosunu sık tüketen deniz hıyarına yosun yerine mısır yaprağı içeren pratik bir diyet geliştirmek amaçlanmış bu deneyde. Deney, her biri 20 deniz hıyarı içeren, deniz suyu içeren 15 plastik akvaryumda gerçekleştirilmiş.

5 farklı diyet oluşturulmuş. Deniz hıyarı grupları bu 5 diyetten biri ile beslenmiş. Bu diyetlerin her biri %70 deniz çamuru içeriyormuş ama 5 diyet birbirinden kalan %30'luk kısımda ayrılıyormuş. Bu %30'luk kısımda,

-1. diyette %30 deniz yosunu

-2. diyette %22.5 deniz yosunu ve %7.5 mısır yaprağı

-3. diyette %15 deniz yosunu ve %15 mısır yaprağı

-4. diyette %7.5 yosun ve %22.5 mısır yaprağı

-5. diyette ise %30 mısır yaprağı bulunuyormuş.

Yani ilk diyetten son diyete doğru deniz yosununda %7.5'luk düzenli düşüşler ve aynı düzeyde mısır yaprağında artışlar sağlanmış.


Sonuçta, test diyetlerinin kuru maddesi ve ham proteininin sindirilebilirlik düzeyleri diyette mısır yaprağı arttıkça düşüş göstermiş. Mısır yaprağı içeriğinin artışı, deniz hıyarının vücut kompozisyonunu etkilememiş (Yağ, kas vb). %30'luk kalan kısımda % 15 mısır yaprağı artı% 15 deniz yosunu içeren yani karışık diyetle (3. diyet) beslenen deniz hıyarının büyüme performansı en yüksek bulunmuş (2).


3. konuk, koyunlar.

Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi 14 Şubat sayısında da yayınlanan bir çalışmada anlatıldığı üzere, çalışmayı yürüten Bristol Üniversitesi araştırmacıları bakmışlar ki koyunlar ne yiyip içtiklerine saplık durumlarının iyilik-kötülüğüne göre bir çeki düzen veriyor.

Toplamda 23 koyun 8 gün boyu izlenmiş. Koyunlara GPS cihazı yerleştirilmiş ve takip edilebilir hale getirilmişler. Nispeten sağlıksız olan koyunlara baktıklarında, parazit taşıma olasılığı az yüksekçe olan otlara ilişmediklerini görmüşler.

Bitkinin besin içeriği arttıkça o bitkiye kene dadanma olasılığı artıyormuş. Dolayısıyla sağlığı nispeten daha kötü olan koyunlar bu tip bitkilerden uzak durmuş. Ama sağlıklı koyunlar kene riskine rağmen bu bitkileri tercih etmiş (3) .


Bir başka çalışmada ise Güney Galler'de sürekli otlatma ve yoğun otlatma şeklinde iki farklı yöntemle otlatılan koyunların diyet kalitesi, besin seçimi ve fiziksel aktivitesindeki farklılıklara bakılmış. Bunlara iki farklı zamanda bakıldığında -biri ilkbahar sonu diğeri ise sonbahar başı olmak üzere- sürekli otlayan hayvanlar daha yüksek kalitede diyet tüketmiş ve beslenmeye daha az zaman ayırmış.


Ama genele bakıldığında hayvanların daha yüksek kalitedeki otları -farklı mevsimlerde olması fark oluşturmaksızın- tercih edebilmiş. Bu tercihi yaparken baktıkları temel nokta yani bu seçime yönlendiren temel mantık, yeşil ot ile kuru ot tüketimleri arasında oranmış (4) Nerede otlayacağını seçmesini sağladığı düşünülen mekanizma ise en uygun besinin peşine düşme davranışı (5). Gıda ile ilgili geçmiş deneyimler de gıda tercih ve alımını etkileyebiliyor (6).


Bir başka çalışmada tek bir besin kaynağına yönelik beslenmenin mümkün olduğu koşullar mevcut olsa dahi koyunların karışık bir diyeti tercih ettiği gösterilmiş. Bu tercihte, nadir bulunacağını tahmin ettiği ürünü bulmuşken tüketme isteği, yeni ürünün çekiciliği ve diğer sebepler gibi hipotezlerin açıklayıcı olabileceği düşünülüyor ama kesin bir bilgi yok (7).


Besin seçmek insanlarda olduğu kadar hayvanlarda da normal ama hayvanlar içgüdüsel olarak farkındalar ki, besin bulamayabileceği düşüncesi onları besin seçme lüksünden alıkoyabiliyor. Sadece imkan olduğunda en sevdiği yiyeceğin tadını çıkarmak üzere gündüz yediğinden kısan mürekkep balığı, karides gelmeyeceğini bildiği zaman "Bu ne ya, yemem ben yengeç falan" demiyor. Benzer olup olamayacağına tam karar veremediğim ama en azından bir şekilde bağlantılı olduğunu düşündüğüm bir karar mekanizması beni de çocukken iğrendiğim brokoli, karnabahar, brüksel lahanası gibi sebzeleri sırf faydaları olduğunu bildiğim için -hala sevmesem de- yeme alışkanlığı kazandırdı. "Sevmiyom" demektense çaba harcamak lazım bana kalırsa. Hala katlanamıyorsanız tamam, en azından denediniz.


Deniz hıyarıyla yapılan çalışma da tek tip değil de çeşitlendirerek beslenmenin faydalı olmasının yanı sıra "ölçü" konusunun önemli olduğunu vurguluyor. Yani bir yerlerde faydalı olduğunu duyup da bulduğu şeyin içine zencefili, keten tohumunu vs basmak, sürekli yeşil çay içmek gibi orantısız hareketlerden uzak durmak gerektiği. Sağlık okuyanlar için çok klasik bir örnek olacak ama toksikolojinin babası kabul edilen Paracelsus babanın da dediği gibi, "Toksik (zehirleyici) olan dozdur". Yani her şeyin bi şeyi var.


Koyunların çalışmaları da bu çabanın önemini işaret edebilecek dersler çıkarmamızı sağlıyor. Gidip nerede yüksek kalite ot varsa onu tüketmeyi tercih ediyorlar. Yine az öncekine benzer bir mekanizma, beni uzun süredir etli bir yemek varsa yanında sebze aramaya (Sebzedeki C vitamini, etteki demirin de kendisindeki demirin de emilimini artırır), sofrada dört temel besin grubunu da bulundurmaya (süt ve süt ürünleri, et grubu, tahıl grubu ve sebze-meyve), eskiden yemeğin yanında daima -çorbada bile- içecek bir şey arayıp gidip hazır meyve suyu içerken şimdilerde ayran ya da taze sıkılmış meyve suyu aramaya itiyor. Bu saydığım davranışların hepsi besin kalitesini artırıcı davranışlar, arayıp bulmasam bile eldekine seviye atlatmış oluyorum yani.


"Amaan bir kere geliyoruz dünyaya" düşüncesine "Peki" demekten başka bir şey gelmez elimden ama buradan biraz daha geç ayrılmayı sağlayacak şeyleri söylemenin çeşitli yollarını bulmak da bana düşen görev sanırım.


Bana düşeni yaptığıma göre, gelecek yazıda görüşürüz :)



KAYNAKÇA

3-Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi, 203. sayı








9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page