Okuyunca “Bu ne alaka ya?!” diyeceksiniz ve canınız sıkılacak zaten. O yüzden baştan söyleyeyim: John Snow’u konuşucaz, evet. Ama asıl epidemiyoloji konuşucaz.
“Epidemiyoloji”, yalnızca üniversitede dersini alanlar tarafından -onlar tarafından da “epido” adında bir ders olarak- bilinen bir bilim dalı sanırım. Peki nedir yani bu “epido”? Toplumda hastalıkların ve sağlık durumunun nasıl dağılım gösterdiğini, hastalıkların olası sebeplerini, nasıl ortaya çıktıklarını ve bunların nasıl önleneceğini, bunlardan nasıl kaçınılacağını ve nasıl tedavi edileceklerini inceler. Bireylerin sağlığını hangi etmenlerin etkilediği üzerine çalışır.
Bir de “beslenme epidemiyolojisi” var. Biz beslenmeciler bu dersi aldık üniversitede. Bu bilim dalı, bir ya da daha fazla beslenme ile ilişkili etmenin hastalık dağılımını nasıl etkilediğini inceler.
Gelelim John Snow’a.
John Snow, 15 Mart 1813’te İngiltere’nin York şehrinde dünyaya geldi.
Sürpriiiiz!
... olmuş mudur bilemedim ama hadi bakalım :)
William ve Frances’in 9 çocuğunun ilkiydi.
Babası William, Yorkshire’dan Ouse şehrine kömür ikmali yapıp duran bir kömür işçisiydi. Sonradan çiftçi oldu.
(Yazının şu ana kadarki gidişinin fazlaca Yılmaz Özdilsi olması benim bile canımı sıktı, kendime çeki düzen veriyorum. Verdiğim rahatsızlık için kusura bakmayınız.)
Garibim Snow’lar, şehrin en fakir mahallelerinden birinde yaşıyordu. Mahalle sürekli sel tehdidi altındaydı çünkü diplerinde Ouse Nehri vardı.
Sokaklar zaten pisti. Buna bir de nehrin taşan suyunun çarşı bölgelerinden, mezarlıklardan ve kanalizasyondan dolayı kirlenmiş olması ve bu suyun sel basmasına yol açan suyun ta kendisi olması eklenince, John’un çocukluğu boyunca sürekli sağlıksız koşullar ve kirliliğin ortasında olduğunu söylemek muhtemelen yanlış olmaz.
John’un kafası eskiden beri matematiğe basardı. 14 yaşındayken Newcastle-upon-Tyne bölgesinde William Hardcastle’ın yanında sağlık alanında staj yaptı.
5 yıl sonra ise cerrah-eczacı yanında staja girdi. Staj sırasında, bir kömür madeni köyü olan Willingsworth’te bir kolera salgını vakası yaşandı. Bu, Snow’un hayatına damga vuran hastalıkla, kolerayla ilk karşılaşmasıydı. Kolera hastası birçok kişiyi tedavi ederek konu hakkında tecrübe kazandı.
Tecrübesi, onu 17 yaşında alkole tövbe etmeye ve vejetaryen olmaya itti (“Lakto-ovo vejetaryen” oldu, yani yumurta ve süt ürünlerini tüketen bir vejetaryendi.). Hatta çok geçmedi, vegan oldu. Ayrıca “saf” olduğu düşüncesiyle sadece distile su içiyordu.
("Liköre değen dudaklar bizimkilere değemez")
1832-1835 arasında, maden ocağına hizmet veren bir cerrahın yanında asistanlık yaptı.
1836’da Hunterian Tıp Okulu’na kaydolarak bohçasını alıp Londra’ya göçtü.
1830’lar, Newcastle Reviri’nden meslektaşı Thomas Michael Greenhow ile İngiltere’deki kolera salgınlarına çalıştıkları bir dönem olmuştu. Sonraki yıllarda ikisi de bu konu üzerine ayrı ayrı da olsa çalıştılar durdular.
1837’de John, Westminster Hastanesi’ne geçti. Bundan bir yıl sonrasında İngiltere Cerrahları Kraliyet Koleji’ne (The Royal College of Surgeons of England) kabul edildi. Londra Üniversitesi (University of London) öğrencisi oldu.
Londra Üniversitesi’ndeki eğitimi bitince pratisyen ve cerrah olarak Londra’nın Soho bölgesinde işe başladı. Solunum sorunu olan hastalar ilgi alanıydı ve bu konu üzerine hayvanlar üzerinde deneyler yaparak çalıştı.
1841’de “Asfiksi (oksijen yetersizliğinden dolayı boğulma) ve Ölü Doğmuş Çocuğun Hayata Döndürülmesi Hakkında” adlı makaleyi yayımladı. Bu makalede yenidoğanda solunum, oksijen tüketimi ve vücut ısısının değişimi üzerine tartışıyordu.
6 yıl sonra 1844’te kepini attı ve bunun 6 yıl sonrasında da Kraliyet Doktorlar Koleji’ne (Royal College of Physicians) kabul edildi.
Snow, ameliyatlarda yapılacak anestezide eter ve kloroformun dozajları üzerine çalıştı ve bunları hesapladı. Hastaya eteri güvenli bir şekilde veren bir aparat ve ayrıca kloroform veren bir maskeyi tasarladı.
Anestezi ve solunum konusuna öyle ilgi duyuyordu ki, 2 yıl boyu eterle deneyler yaptı durdu. Usta önden yürüyordu. Eter Britanya’ya geldikten sadece 1 yıl sonra 1847’de Snow, eterin nasıl kullanılacağını gösteren bir rehber niteliğindeki “Eter Buharının Solunması” adlı kitapçığı çıkarıverdi.
1847’de İskoç doğum uzmanı James Young Simpson’un anestezide kullanıma sunduğu kloroform üzerine de çalıştı ve Snow, kloroformun çok daha etkili ve dikkat isteyen bir şey olduğunu fark etti.
Ama bunu fark edişi biraz sıkıntılıydı:
Ayak tırnağının kesilmesini gerektiren bir ameliyata alınan 15 yaşındaki Hannah Greener’a, anestezi için, suratını kaplayacak şekilde kloroforma batırılmış kumaş uyguladı. Kızın nabzı hemen durdu ve zavallı oracıkta ölüverdi.
Bu ölüm ve ardından gelen benzeri birkaç ölüm, konu hakkında farkındalığı getirdi.
Snow, kloroformun ne kadar dikkat gerektirdiğini gördü ve The Lancet’e bulgularını yazdı.
İngiltere Kilisesi ve birçok doktor ise, kloroformun doğum sırasında kullanımını “etiğe aykırı” buluyordu.
Snow, kloroformu doğum yapan kadına doğumun ikinci evresinde veriyordu. Doz, “uyutmayacak ama bilinçsizliğin sınırlarında gezdirecek kadar”dı.
Kraliçe Victoria’ya 9 çocuğunun son ikisinin doğumunda kloroform uygulayan, bizzat Snow'un kendisiydi. Bu uygulamalar, anestezinin benimsenen, rutin bir uygulamaya dönüşmesinde önemliydi.
Snow, Londra Epidemiyoloji Topluluğu’nun (London Epidemiological Society) kurucu üyesiydi. Topluluk, 1849’daki kolera salgınının ardından 1850’de kuruldu.
1856’ya gelindiğinde Snow ve (yoldaşı Greenhow’un yeğeni olan) Dr. E.H. Greenhow ile birlikte topluluğun bir avuç saygın sağlıkçısından biriydi. “Korkunç ceza” hakkında, yani kolera hakkında kafa patlatıp duruyorlardı.
Snow eteri anestezide kullansa da patentini almakla hiç ilgilenmedi. Eter ülkesine geleli 2 yıl olmuş olmamışken cerrahların sürekli kapısını çalmaya başladığı Snow, çoktan Britanya’nın en başarılı anestezisti olmuştu bile.
KOLERA
Eskİden “Miazma Teorisi” yaygındı.
Bu teoriye göre kolera ve klamidya gibi hastalıklar, havadaki “miazma”dan (“Kötü hava”nın zehirleyici formu, aynı zamanda “gece havası” olarak da bilinirdi) kaynaklandığı söylenirdi. Miazmanın çürüyen organik maddelerden geldiğini savunurlardı.
Snow ise bu konuda pek emin değildi ama o zamanlar mikroplar falan bilinmediğinden hastalığın nasıl yayıldığını John da anlayamıyordu. Ama araştırmaları sonucu “kötü hava” seçeneğinin üstünü çizdi.
1848’de “Koleranın Bulaşma Biçimi Üzerine” adında bir makale yazdı. Ardından 1855’te daha kapsamlı bir tez yazdı ve bu teze 1854’te Soho’da yaşanan salgında suyun etkisini incelediği çalışmasını da dahil etti.
Araştırmacılık damarı kabaran John kendini durduramıyordu. Bilgi edinebileceği kaynaklar arayıp duruyor, adeta dedektiflik yapıyordu. Sorunun merkezine bizzat gitti ve bölge sakinleriyle konuşarak salgının kaynağını buldu: Broad Street adlı caddedeki su pompası.
Bu pompadan aldığı su örneği her ne kadar kesin olarak suyun tehlikeli olduğunu kanıtlamasa da yerel konseyi bu pompanın kolunu çıkarmaya, pompayı kullanımdan kaldırmaya ikna etti.
Pompa devreden çıkarılmıştı. Bu hamle, salgının sonunu getiren hamle olarak görüldü ama Snow’a göre salgın zaten çoktan hızlı bir düşüşe geçmişti:
“Daha önce dediğim gibi, salgından sonraki ölümlerin azaldığına şüphe yok ama hastalık atakları suyun kullanımından öncesine göre azalsa da kuyu hala kontamine (burada "hastalık bulaşmış", "kirlenmiş") mi, kolera “zehri” (“Mikrop” değil! "Mikrop" ya da "bakteri" demiyor. Çünkü virüs, bakteri vs o dönem bilinmiyor) hala aktif mi bilmiyoruz. Bir sebepten, su zehirden arındı” diyordu Snow.
Daha sonra ölümlerin olduğu bölgeleri haritada noktalarla göstererek bir harita yaptı. Böylelikle pompanın etrafındaki bölgede yaşanan ölümleri görsele döktü ve vakalar ile su kaynağının kalitesi arasındaki bağlantıyı somutlaştırmak için istatistikleri kullandı.
Gördü ki “Southwark and Vauxhall Watermarks Company” adlı şirket, Londra’nın ünlü Thames Nehri’nin lağım suyu ile kontamine olmuş kısımlarından su alıyor ve tutup evlere bu suyu ulaştırıyor, böylelikle de hastalığın yayılmasına neden oluyordu. Bu tespit, halk sağlığı için bir devrim gibiydi.
YA Bİ SUS DA EPİDEMİYOLOJİ NE ALAKA ONU ANLAT İLKE !
İşte bu olay hala “epidemiyolojiyi kuran olay” olarak görülür. John Snow da epidemiyoloji denen bilimin ortaya çıkışını sağlayan bilim adamıdır. "Epidemiyolojinin babası" olarak bilinir. Yaa, nooldu? ...
Ölüm vakalarını harita üzerinde işaretlemeye başladığında, fark ettiği örüntüye uygun olmayan vakalar olduğunu da görmüştü. Örneğin, bir manastır pompanın yanı başındaydı ama manastırdaki papazların hiçbiri kolera olmamıştı.
Daha detaylı araştırınca, papazların o pompadan su içmedikleri, sadece kendi binalarının içinde bulunan bir kuyudan alınan sudan bira üretip yalnızca onu içtiklerini saptadı. Zaten tarihi açıdan derinlere inildiğinde tarım devrimi sonrasında bira tüketiminin oldukça yaygın olmasının nedeninin, suların temizliğine güvenilmemesi olduğunu görürüz. Belki de manastır ahalisi de aynı şeyden çekinmişti.
“Noktalara bakınca, neredeyse tüm ölümlerin pompaya yakın yerlerde olduğunu gördüm. Ölenlerden 5’inin aileleri, onları su almaya o pompaya gönderdiğini söyledi. 3’ü ise çocuklarını o bölgedeki okula gönderiyordu. Ara sıra da olsa devamlı da olsa, ölenlerden 61’i sonuçta oranın suyunu içiyordu”.
Araştırmacılar da sonradan fark etti ki bu halka açık kuyu, bir lağım çukuruna yalnızca 90 cm mesafede açılmıştı. Haliyle dışkıdan suya bakteri geçişi olmuştu.
Kuyunun dibinde bir bebek bezi bulunmuştu. Bez bu kuyunu suyuyla yıkandığından dolayı kontamine olmamıştı ama getirip bir de burada yıkanmış ve sonra da oraya atılmıştı. Her şeyin başlangıcı... Suçlu bulunmuştu.
O zamanlar her evin altında bir lağım çukuru olması yaygındı. Bu çukurların dolmasını önlemek için çişi-kakayı toplayıp götürüp Thames’e boşaltırlardı.
Sonuç olarak pompa değişti.
Ancak siyasiler işte, her zamanki gibilerdi: Hükümet yetkilileri Snow’un teorisine karşı çıkıyordu. Bu teoriyi kabul etmek, bulaşmanın fekal-oral (dışkıda bulunan hastalık etmeninin bir şekilde ağız yoluyla vücuda girişi) olduğunu kabul etmek demekti ve bu, halk için düşünülmesi hiç de hoş olmayacak bir şeydi. Oklar siyasilere yönelirdi.
Snow öldü, ona en şiddetle karşı çıkan kişi olan hükümet görevlisi William Farr anca 1866’da, Bramley by Bow’daki kolera salgınında Snow’un tespitinin geçerli olduğunu gördü ve halka kaynatılmamış suyun içilmesini yasakladı.
Ancak tabii ki yine de inat ediyordu. Hastalığın yayılmasında suyun rolünü kabul ediyordu, "Tamam" diyordu ama buna Snow’un getirdiği açıklamayı kabul etmiyordu, "Bana Snow demeyin" tavırlarındaydı adam işte. Hatta konu ile ilgili bilgi toplatmaya bile başvurdu. Elde ettiği sonuçlar, Snow’u desteklemekten başka işe yaramadı.
Daha önce söylediğimiz gibi Snow alkol almıyordu ve vegandı. “Alkolden Kaçınma Hareketi”ne (Temperance Movement) üye oldu.
1840’ların ortalarında ise sağlığı kötüleşmeye başladı. Böbrek sorunu, durumu daha da kötüleştirdi.
Snow’a sorsanız, böbrek rahatsızlığının sebebi vegan oluşuydu. Bunun üzerine veganlığı bıraktı.
1845’te ise sınırları iyice kaldırdı. Sağlığına ve sindirimine faydası olur diye et yemeye ve az da olsa şarap içmeye başladı. Yetişkinlik hayatı boyu yalnızca distile su içti.
10 Haziran 1858’de, çalışıp dururken inme geçirdi.
16’sında hayata gözlerini yumdu.
Şu an Brompton Mezarlığı'da rahmetli. Huzur içinde yatsın.
Adını yaşatmak için “John Snow Society” kuruldu. Topluluk her yıl düzenli olarak “The John Snow Pub”da buluşuyor. Her Eylül’de “Pompa kolu konuşması/dersi/konferansı” ("Pumphandle lecture"), sağlık alanında otorite olan çağdaş bir lider tarafından yapılıyor.
Son konuşma 4 Eylül 2019 Çarşamba günü, saat 17:30’da yapıldı. Bu kez Pub'a gitmediler. Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu’nda (London School of Hygiene and Tropical Medicine) takıldılar.
Topluluğun “www.johnsnowsociety.org” adında bir internet sitesi var ve topluluğun logosu (yukarıda görülebilirsiniz) bir su pompası!
Toplantılarda John Snow’un hayatını ve işlerini konuşuyorlar. Sırf yeme-içme değil yani :)
1978’de halk sağlığı araştırma ve danışma firması “John Snow, inc” kuruldu.
2001’de “John Snow College” kuruldu (University of Durham’in Queen’s Campus in Stockton-on-Tees’inde).
2019’da “Victoria” adlı TV dizisinin 3.sezon bölümlerinden “Foreign Bodies” bölümünde John karakteri yer aldı.
Dizide John, Kraliçe Victoria ile buluşur ve onun yardımıyla Broad Street’teki pompa kolunu yerel otoriteye kaldırtır. Ama dizi, doğum olayına değinmez.
#diet #health #dieta #salud #diät #ernährung #gesundeernährung #диета #питание #здоровье #диетолог #dietasaludable #sağlık #yaşam #istanbul #antalya #alanya #turkey #nutrition #weightloss #nutrition #nutritionist #dietitian #nutricionista #ernährungsberater #english #deutsch #alemán #german #spanish #espanol #spanisch #swedish #schwedisch #sueco #russian #russisch #ruso #русский язык #anlatilke #tellmeilke #diet #healthydiet #dietitian #nutricionista #ernährung #gesundeernährung #gesundessen #ernährungsberatung #диета #диетолог #здороваядиета #питание #здоровоепитание #salud #dietasaludable #nutricionistaesportiva #sportsnutrition #sports #fitness #alanya #antalya #istanbul #turkey
KAYNAKÇA:
https://en.wikipedia.org/wiki/John_Snow
Comments