MENSTRÜAL DÖNGÜDE GÖRÜLEN DEĞİŞİMLER
Adet döngüsünün (menstrüal döngü) 3 fazı var:
1-Foliküler faz (İlk 14 gün, kanama başlangıcı)
2-Ovulasyon fazı (Yumurtlama)
3-Luteal faz
Bu evreler arasında ve iki döngü arasında çeşitli değişimler gerçekleşiyor. Bu konuda birkaç önemli nokta var:
-İki adet dönemi arasında yağ doku miktarı pek değişmiyor. Döngünün evreleri değişimler yaşanıyor evet, fakat bir döngünün başındaki yağ miktarı ile diğerinin başındaki miktar benzer (Beslenme ve egzersiz alışkanlıkları değişmediği sürece tabii ki).
-Foliküler fazda vücut yağ oranı artıyor.
-Luteal fazda östrojen salınımı arttığından su ve sodyum tutulur, ödem olur. Lutealde günlük kalori alımı 100 kalori artıyor. Bu dönem, besinlerle yağ alımının da arttığı dönem.
-Ovulasyonda ise enerji harcaması artıyor. Enerji alımı da folikülere göre günde 50-70, luteale göre 100 kalori daha az. Dolayısıyla kilo, ovulasyon fazında ortalama 1.3 kg azalıyor. Ama adet sonrasında ya normale dönüyor ya da yarım kilo civarı düşmüş oluyor.
-Adet döngüsü boyunca toplamda enerji alımı pek değişmiyor ama besin ögesi (karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral) alımı fazdan faza değişiyor.
POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PKOS)
“Poli kistik” yani yumurtalıkta birden çok kist bulunması durumu. Ama polikistik over “durumu” ile “sendromu” farklı şeyler. Sendromda kist varlığına ek olarak insülin ve erkeklik hormonları artar. Bundan dolayı yumurtlama (Her ay menstrüal döngü boyu üretilen dişi üreme hücresi "yumurta"nın ovulasyon fazında kanama yoluyla vücuttan atılması) bozulur.
Sendromla birlikte gelen 3 önemli özellik var:
-Erkeklik hormonları ve östrojenin (kabaca "kadınlık hormonu") artışı
-Yumurtlamanın (adet görmede) gecikme ya da birden fazla kez
-İnsülin düzeyinde artış.
Obezite durumunda kadınlarda yumurtalık daha az uyarılır, daha az rahatsız edilir. Dolayısıyla daha az folikül (olgunlaşmış yumurta hücresini taşıyan kesecik) üretilir. Döllenmenin kalitesi düşer ve haliyle döllenme sonucunda oluşan embriyonun da kalitesi düşer.
Obezitenin getirdiği en büyük sorunlardan biri "insülin direnci"dir. Sorun insülinin yetersiz üretimi ya da kullanımı değil, dokuların insülini "adam hesabına almaması", ona cevap vermemesidir. Dolayısıyla insülin etki gösteremez, hücrelerden içeri almamız gereken glikoz (kan şekeri) kanda kalır ve kan şekeri yüksek seyreder. Dolaşım yoluyla organlara giden kan, organlarda glikoz düzeyinin yükselmesine sebep olur. Dokuda ve kanda glikozla teması artan diğer maddeler (örneğin proteinler) etkilenir, "stres" altına girer ve hasar görür. Üstelik glikoz olduğu yerde rahat duran, etliye sütlüye karışmayan bir molekül değildir. Su çeker. Şimdi hücrelere giremeyip kanda kaldığı için dolaşım yoluyla organlara gittiğini söylediğimiz glikozun gözünüzde biriktiğini düşünün. Ve orada su çektiğini. Buyrun size katarakt.
Konudan daha fazla sapmamak için kendimi burada tutuyorum. Hadi devam edelim :)
Yağ dokuyu aheste hareket eden, entelektüel açıdan kendini pek donatmamış fakat bir şekilde nitelikli elemanın, örneğin insülinin üstünde yer bulmuş bir memur dayıya benzetirsek (Burada benzetmenin isabetliliğini değil, konunun kolay anlaşılmasını önemsedim) ikisinin birbirine düşeceğini tahmin edebiliriz. Adiponektin de yağ dokunun salgıladığı bir hormondur, yani "dayı"nın canından bir parçadır. Adiponektini üniversiteye gidip kendini geliştirmiş, ufku açılmış yeğene benzetirsek -ego çatışması olmayacağını varsayarsak- insülinle anlaşacağını öngörebiliriz. Obezitede dayı sayısı artar ama dayının iş verdiği yeğen sayısı yani “adiponektin” azalır. Halbuki adiponektin, insülin duyarlılığını artıran bir hormondur. Yani vücudun insülini ciddiye almasını sağlar. Bir nevi beyaz yakalı dayanışması.
Sapmıyorum. Sapmıyorum. Sapmıyorum.
PKOS’ta erkeklik hormonları artış gösterir. Dolayısıyla insülin de yükselir. Zamanla insüline olan yanıt düşebilir ve insülin direnci, ilerleyen dönemde de tip 2 diyabet gelişebilir. İnsülin direnci dolayısıyla kan yağlarında ve kolesterolde artış olabilir, bunun devamında da damar sertliği, hipertansiyon ve kalp-damar hastalığı riski doğar. Ayrıca yine erkeklik hormonlarının artışından kaynaklı olarak, sivilcelenme, hirşutizm (tüylenme) gibi durumlar oluşabilir.
PKOS’ta FSH ve LH hormonları çok artar. Bu sırada zaten yüksek seyretmekte olan erkeklik hormonları östrojene çevrilir. Östrojen de yüksek düzeylere ulaşır. Östrojenin artışı FSH ve LH artışına yol açar ve bir kısır döngü oluşur. Bu yüksek östrojen düzeyi, infertiliteye (kısırlık) götürebilir. Folikül normalde büyüyüp çatlamalıdır fakat bu durumda çatlayamaz ve kist halinde kalır. Çok miktarda folikül çatlayamadığı zaman çok miktarda kist kalır. "Poli", yani "çok". "Polikistik", yani "çok kistli". "Over", yani yumurtalık. Yani "çok kist içeren yumurtalık sendromu".
PKOS’lu kişinin kilo kaybetmesi sağlanmalı. Dikkat edilecek şey, bu düşüşün zamana yayılması, hızlı olmaması. %5-10’luk bir kilo kaybı menstrüasyon döngüsü, kan hormon düzeyleri ve insülin düzeylerinde düzelme sağlıyor. Fakat beden kütle indeksi (BKİ) 19’un altına inmemeli çünkü bu durumda östrojen seviyeleri iyice düşebilir. Aynı şeye kısa sürede kilo kaybı da sebep olabilir.
Obezitede yumurta hücresinin kalitesi düşer. Çünkü obezitede dayı sayısın... şey, yağ miktarında genel bir artış var. Her tarafta artıştan bahsediyoruz. Hücrelerin içi dahil. Yumurta hücresinin içi de... Yağlanmada artış, yumurta hücresinde stres yaratır. Evet, yumurta hücresi strese girer. Bu durum, hücrede hasara yol açar. Ayrıca tüp bebek gibi yardımcı teknolojilerden elde edilecek başarı olasılığı da BKİ>30 olunca düşüyor.
Bebek hamilelik sürecinde rahim iç zarı olan “endometriyum”a tutunur, orada gelişir. Fakat obezite, endometriyumu da vurur. Endometriyum yapısal olarak değişim geçirir. Bu durum, bebeğin buraya tutunmasını zorlaştırır. Bebek tutunamazsa gebelik sürdürülemez. Dolayısıyla düşük riski artar.
İnsülin duyarlılığını artırıcı bir ilaç olan "metformin" kullanılınca insülin direnci üzerinde olumlu etki sağlanmış. Fakat "metformin" ve "glifor" gibi bu tarz ilaçlar gastrointestinal sistemde (sindirim sisteminin tüm parçalarının oluşturduğu bütün, ağızdan bağırsaklara kadar) şikayetlere (gaz, şişkinlik, ishal, kabızlık gibi) yol açabiliyor. "İnositol" adlı B vitamini takviyesi yapıldığında olumlu sonuç alınmış, üstelik bu şikayetler yaşanmaksızın (Fakat kesin konuşmak için yeni çalışmalar gerek).
Omega-6 (Soya, ayçiçek yağı, fındık, susam, üzüm çekirdeği, pamuk yağı vb.) yüksek alındığında erkeklik hormonları artarken, omega-3 alımı bu düzeyi düşürüyor (Ceviz, tokmakan, balık, chia tohumu, keten tohumu, avokado vb.).
Proteini artırılmış ve yumurta gibi kaliteli protein kaynakları ile glisemik indeksi düşük (kan şekerini hızlı artırmayan) karbonhidrat kaynağı ve aynı zamanda kaliteli bitkisel protein kaynağı olan tam tahıl ürünleri ve kurubaklagillerin tüketimine önem verilmeli. Kırmızı et yerine bitkisel proteine, yumurta ve balığa yönelinmeli. Basit karbonhidratlardan (nişasta, şeker ve diğer "boş enerji" kaynakları) kaçınılmalı.
Öğün atlanmamalı. Öğün atlandığı takdirde vücudun azot kullanabilme kapasitesi azalır. Ayrıca yağ depolaması artar. Öğün atlayınca ara öğün ihtiyacı doğuyor ve genellikle bu öğünlerde yağlı ve CHO’lu besinler tercih ediliyor. Bu düzensizlik, vücudun bir sonraki öğünün ne zaman geleceğini ya da gelip gelmeyeceğinin garantisi olup olmadığını bilmemekten dolayı "depolama"yı ön plana çıkarmasına neden olur. Bu yüzden öğün atlayınca vücut daha az kalori yakıyor. Harcamaktansa elde tutuyor, çünkü belki de o sırada yaşanan şey bir "kıtlık"tır?
Günlük enerjinin %20-25’i kahvaltı, %25- 35’erlik kısmı akşam ve öğle yemeklerinden, geri kalanı ise diğer 2-3 ara öğünden sağlanmalı. Öğün sayısı kan şekerindeki dalgalanmayı dengelemek adına yüksek tutulabilir.
Doymuş yağ ve trans yağdan kesinlikle kaçınılmalı. Alkol, sigara ve kafein (gebelik planlanıyorsa max 2 fincan) azaltılmalı.
Yani yaşam tarzında ve günlük yaşamdaki tercihlerde sağlıklı yönde değişiklikler yapmak ve bu değişiklikleri alışkanlık haline getirmek en temel çözüm gibi görünüyor.
Amma da kolaymış gibi anlattım di mi?
#diet #health #dieta #salud #diät #ernährung #gesundeernährung #диета #питание #здоровье #диетолог #dietasaludable #sağlık #yaşam #istanbul #antalya #alanya #turkey #nutrition #weightloss #nutrition #nutritionist #dietitian #nutricionista #ernährungsberater #english #deutsch #alemán #german #spanish #espanol #spanisch #swedish #schwedisch #sueco #russian #russisch #ruso #русский язык #anlatilke #tellmeilke #diet #healthydiet #dietitian #nutricionista #ernährung #gesundeernährung #gesundessen #ernährungsberatung #диета #диетолог #здороваядиета #питание #здоровоепитание #salud #dietasaludable #nutricionistaesportiva #sportsnutrition #sports #fitness #alanya #antalya #istanbul #turkey
Comments