top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıİlgebey

YETERSİZ BESLENME... NEYE GÖRE?

Güncelleme tarihi: 1 Şub 2021

Malnütrisyon nedir?


Dilbilimsel açıdan bakarsak, “mal-” ön eki Latince’den gelen, İspanyolca, İtalyanca ve İngilizce gibi dillerde kullanımı olan ve “kötü” anlamına gelen bir ön ek.


Örnek verecek olursak:


İngilizce’de “function” kelimesi hem “işlev”, “fonksiyon” anlamında hem de “işlev görme”, “çalışma” anlamlarındadır. “Malfunction” olduğunda ise “işlev bozukluğu”, “kötü çalışma” anlamları taşır.


İspanyolca’da “sano”, “sağlıklı” anlamındadır. “Malsano” ise tam tersi (Anlaşılması için daha da basitleştirecek olursak, İspanyolca’da “mal” kelimesi, “kötü” anlamına gelir. Dikkat: Bu kelimedeki l harfi ince okunur).

“Nutrition”, “beslenme” anlamına gelir. Başına “mal-” getirdiğimizde -Evet evet, bildiniz! Dip dip Doora dip dipdi Doora kaşif Dooraa! (Cnbc-e izlememişlerden özür diliyorum)- “kötü beslenme” anlamına gelir.



“Malnutrition” -Türkçe’ye “malnütrisyon” şeklinde geçmiştir- ihtiyaç duyduğumuz besin ögelerini genelde tek tip beslenmeden dolayı yeterli alamama ya da tam tersi yine aynı sebepten dolayı aşırı alma durumudur. Yani, "kötü beslenme"dir işte.


Malnütrisyon Çeşitleri


Undernutrition (Yetersiz Beslenme): Enerji ve mikro (mineral ve vitamin) ve makro besin ögelerinin (protein, yağ, karbonhidrat) yetersiz almaktır. Bildiğimiz yetersiz beslenme durumudur.






Overnutrition (Aşırı Beslenme): Undernutrition’un tam tersidir. Aşırı alımdır.


Nutrient Deficiency (Besin Ögesi Yetersizliği): Bir ya da daha fazla mikro besin ögesinin diyetle yetersiz alınması durumudur.


Yetersiz Beslenme Çeşitleri


A) Akut Yetersiz Beslenme Türleri


Akut” kelimesi, “çabuk ilerleyen (ya da ilerlemiş olan)”, “hızlı seyreden”, “kronik olmayan” anlamlarındadır ve kısa vadede olma anlamı verir.



Marasmus: Genelde uzun süre aç kalınması durumunda ortaya çıkar. Yani burada hem enerji hem de protein alımı yetersizdir. Maramuslu kişi genellikle aşırı zayıftır, kemikleri iyice belirginleşmiş, ortaya çıkmıştır. Anemiye de oldukça yatkındır. Bu durumu yaşayan çocuklar bodurluk ve beyin gelişim geriliği riski altındadır.


Kwashiorkor: Bunda ise sorun, uzun süre boyu protein alımının yetersiz gitmesidir. Uzun süre proteini yetersiz almanın yanı sıra protein kaybının yaşandığı yanık ve stres gibi durumlarda da görülebilir.


Protein eksikliği, ödeme sebep olur. Bu çocuklarda karın, kol ve bacaklar bundan dolayı şişkindir. Ekonomik anlamda oldukça zayıf olan bölgelerdeki fotoğraflardan gördüğümüz ve şişman sandığımız çocuklar genellikle Kwashiorkorludur. Yani o gördüğümüz şey göbek değil, ödemdir.


Ödem haricinde aslında vücut iyice zayıflamıştır.

Bu çocuklarda büyüme geriliği, saç ve cilt sorunları, karaciğer fonksiyonlarında bozulma, iştahsızlık ve depresyon yaygındır.



Marasmik-Kwashiorkor: Marasmus, ama ödemlisi. Uzun süreli aç kalınmıştır ve besin bulunduğunda da proteinden yetersiz besin tüketilmiştir. Hem marasmus hem kwashiorkor belirtileri mevcuttur.



Boya Göre Zayıflık: Hem enerjiyi hem besin ögelerini eksik alınca gerçekleşir. Bir diğer olası sebep, bakteriyel, viral vb bir hastalık geçirilmesi de olabilir.


A) Kronik Yetersiz Beslenme


Bodurluk (“Stunting”): “Kronik” denecek kadar uzun bir süre boyu yetersiz beslenen çocuklarda görülür. Bakıldığında vücut ölçüleri orantılı görünür ama yaşları göz önüne alındığında kısadırlar, yani bodur kalmışlardır.



Bunun sebebi, hamilelik sırasında annenin yetersiz beslenmesi, doğum sonrasında bebeğin yeterli beslenememesi, iyi kalite besin tüketememesi, sık sık enfeksiyon geçirmesi ve yetersiz fizikososyal uyarıma maruz kalması (çevreyle etkileşim) vb olabilir.


Özellikle doğumdan sonra yaşamın ilk 1000 günü önemli. Çünkü bu dönem büyüme ve gelişme açısından oldukça kritik. Bu dönemde yaşanacak bodurluk, zihinsel gelişimi ve eğitim performasını etkiler. Dahası, hayatın ilerleyen dönemlerinde beslenmeyle ilişkili kronik hastalık yaşama riskini artırır. Daha tuhaf gelecek ama geniş ölçekten (ve biraz da ekonomist gözüyle) bakıldığında ise eğitimde ve üretkenlikte düşüş yaşanmasına, yetişkin maaşlarının düşmesine ve ülke gelirinde azalmaya yol açar (Etiyopya buna örnektir).




Dünya geneline bakıldığında bodurluğun en yaygın olduğu bölge Doğu Afrika ve bunun ardından Avustralya ve Yeni Zelanda hariç Okyanusya ülkeleri geliyor. En az görüldüğü bölgeler ise gelişmiş ülkeler, Latin Amerika ve Karayipler.


Bodurluk prevalansı genel olarak 1990 ile 2012 arasında gerileme göstermiş fakat gelişmiş ülkeler ve Avustralya ve Yeni Zelanda hariç Okyanusya ülkelerinde %1’lik de olsa artış var.


2000 yılı ile 2018 yılını karşılaştıran UNICEF verilerine göre ise, 5 yaş altı çocuklarda dünya genelinde bodurluk prevalansı (yaygınlığı) 2000'lerde %30'dan fazlayken 2018'de %20 civarına inmiş. 2000'de 190 milyon, 2018'de ise 140 milyon civarı bodur çocuk ölümü gerçekleşmiş.




Bodur kalmış 5 yaşındaki bir çocuk, sağlıklı yaşıtına göre genelde 10-15 santim daha kısadır. Bodur çocuğun ishalden ölme ihtimali, diğer yaşıtına göre beş kat daha fazladır.Burada sebep, bodurluğun vücutta yarattığı fizyolojik (işlevsel) değişikliklerdir. 


Bunlardan biri, beyin gelişiminin sekteye uğramasıdır. Beyin hücreleri sayıca daha azdır ve boyutça daha küçük kalmıştır bodur çocukta. Üstelik beyin hücreleri arasındaki bağlantı da kısıtlıdır.


Yani genellikle bodur çocuğun beyin hücreleri birbirleriyle yeteri kadar iletişim kuramama riski taşır. Bunun sonu işlev bozukluğudur ve bu işlev bozukluğu öğrenmeyi engeller.


Bodurlukta ilerleyen yaşlarda obezite riski de daha yüksektir.


Bodurluk en baştan önüne geçilebilecek bir durumdur ama önemli olan insanların bodurluğu bir "sorun" olarak görmesini sağlamak lazım.


Oldukça kısa boylu bir akrabanız varsa mutlaka bunun sebebinin genetiğe bağlandığını duymuşsunuzdur. Yani, "genetik" kelimesi geçmemiştir belki ama "...nın boyu da kısaydı" denmiştir. Hatta sonuna "Ama bu kadar değildi" eklendiğine de şahit olmuş olabilirsiniz.


Dünyadaki bodurluk vakalarının %80'i yalnızca 21 ülkenin sınırları içerisinde toplanmıştır. Afganistan, Etiyopya, Madagaskar, Timor-Leste (Doğu Timor), Burundi ve Yemen ülkelerinde 5 yaşından küçük çocukların yaklaşık yarısında bu sorun görülüyor. Örneğin Afganistan’da bu oran %59.



Kendimize bakarsak, veriler görece eski kalmış olsa da sorunun şişmanlıktan daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür sınıflandırmalarda genelde “5 yaş” sınır olarak belirlenir ve “5 yaş altı çocuk”lar bizim için -risk daha yüksek olduğundan- görece daha önemli bir kesimdir.


WHO (Dünya Sağlık Örgütü) 2008 verilerine göre ülkemizde 5 yaş altı çocuklarda bodurluk görülme oranı %15.9. TBSA (Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması) 2010’da %11.5, TNSA (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) 2013’te %12.7’dir.



TNSA 2013 verilerine göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk Kuzeydoğu, Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde en yaygın.


Şişmanlık ise Batı Anadolu, Marmara, Batı Marmara ve İstanbul’da en yaygın.


Unutmamak gereken bir nokta var: Büyüme belli bir yaşa kadar devam ettiği için bodurluğun tedavisi de belli bir yaşa kadar mümkün.


B) Akut ve Kronik Yetersiz Beslenme


Yaşa Göre Zayıflık: Enerjinin ve kimi besin ögelerinin bazılarının uzun, bazılarının ise kısa dönemde yetersiz alınması ile ortaya çıkar.


Çocuklarda Yetersiz Beslenmeyi Belirlemede ve Büyümeyi İzlemede Kullanılan Ölçümler


Yaşa göre ağırlık


Yaşa göre boy


Boya göre ağırlık


Yaşa göre beden kitle indeksi


Yaşa göre baş çevresi


Yaşa göre kol çevresi


Yaşa göre triseps (arka kol) deri kıvrım kalınlığı


Yaşa göre subskapular (kürek kemiği altı) deri kıvrım kalınlığı


Büyüme Eğilimi


Ağırlık:


İlk 3 gün bebek, kilosunun %5-10’unu kaybeder. O yüzden korkmayın sevgili anne adaylarımız, bu normaldir :)


İlk 3 ay kilosu günde 30 gram artar.


4. ayda doğduğundaki kilonun 2 katına ulaşır ("Ne kadar da çabuk büyüyorlar" :d ).


3. ay ile 6. ay arası dönemde kilosunda günlük 30 gram, ikinci 6 ayda (6 aydan 1 yaşa kadar) ise günde 10-15 gram artış olur.


1 yaşına ulaştığında doğduğundaki ağırlığının 3 katına ulaşır.


1 yaş sonrasında ise her yıl ortalama 2 kilo alır.


Kaç kilo doğduğunuzu merak ettiniz ve zaman makinenize başvurup o ana gittiniz.


Doğdunuz. Üstünüz başınız ıslak. Gözlüğünüzü mendilinize şöyle bi siliverip etrafta tartı var mı diye bakıyorsunuz. Daha yeni dışarı çıkmışsınız, o değeri bir daha ölçemezsiniz, bu yüzden bu fırsat kaçmamalı. İyi haber: Doktor amca da sizin gibi düşünür. Ve kilonuz ilk kez doğumun ardından ölçülür.


Doğumdan sonraki 2 ve 4. günlerde ve 2. haftada -eğer zaman makinesinde bir terslik olduysa ve hala oradaysanız- kilonuza yine bakılır.


Devamındaki süreçte ise ilk yaşını doldurana kadar ayda bir, ikinci yaşında ise 2 ayda bir, 5 yaşına kadar olan süreçte 3 ayda bir ve yetişkinliğe kadar 6 ayda bir yani yılda 2 kez ölçülür.


Boy:


İlk 6 ay her ay ortalama 2.5 cm uzar.


İkinci 6 ayda bu miktar yarıya iner (Ayda 1.25 cm).


1-2 yaş arasında her yıl 10 cm, 2-3 yaş arasında 8, 3-4 yaş arasında ise 7 cm uzar.


4-10 yaş arası dönemde her yıl ortalama 5-6 cm uzar.


Boy takibi, bebek doğduğunda yapılan ölçümle başlar.


Sonra 2. haftasında bir daha bakılır.


İlk 3 aylık dönemde ayda bir, bir yaşını doldurana kadar 2 ayda bir, ikinci yaşında 4 ayda bir, 5 yaşına gelene kadar 6 ayda bir, yetişkinliğe gelene kadar ise yılda 1 ölçülür.


Baş Çevresi:


Doğduğunda genelde 35 cm civarıdır.


İlk 1 ay 2 cm kadar büyür.


2-4 ay arasında 1.25 cm’ye iner.


5. ay-1 yaş arasında 0.75 cm’ye, sonrasında 3 yaşına kadar olan dönemde ise bunun üçte birine, 0.25 cm’ye iner.


Doğumdan sonra ilk ölçüm, en az 1.5 gün sonra yapılır.


Ardından 2.ayda bir daha bakılır.


Sonrasındaki dönemde ise 3-4 ayda bir ölçülür.


Bu Ölçümler Nasıl Değerlendirilir?


Akut yetersiz beslenmeyi değerlendirmede bir çok yöntem var. Bunlardan en sık kullanılanları Gomez, Wellcome Waterlow ve Jelliffe sınıflandırmalarıdır.


Gomez Sınıflaması:


Waterlow Sınıflaması:










Wellcome Sınıflaması:



Büyüme hızının izlenmesinde büyüme eğrileri de kullanılır. Bunlar, normal büyümenin grafiğe yansıtılmasıyla sayısal takibini sağlayan eğrilerdir. Bu eğrilerde iki farklı değişken vardır, bunlar birbirleriyle karşılaştırılmaktadır: Kilo ile boy gibi (Böylelikle kilonun boya göre ve boyun kiloya göre durumu periyodik olarak izlenir).


Büyüme eğrilerinde genellikle iki ölçüt kullanılır:


Persentil


Z Skor


Persentil: Bir değişkenin (örneğin kilo) nasıl dağılım gösterdiğini yüzdelik dilimlere ayırarak belirlemeyi sağlar. Örneğin, bir çocuğun kilosu 80. persentildeyse bu demektir ki, bu çocuğun vücut ağırlığı aynı yaştaki ve cinsiyetteki çocukların %80’inden daha yüksektir. Boyu 15. persentilde ise aynı yaş ve cinsiyetteki çocukların %15’inden daha uzundur, yani %85’lik kısımdan daha kısadır.


Persentiller (yüzdelik dilimler) baştan ve sondan ilk %3’lük ve ardından %15’lik  yüzdelere bölünmüştür. Yani şu şekilde: 3 persentil altı, 3-15 arası, 15-85 arası, 85-97 arası.


Bunu yaşa göre boy değeri için değerlendirirsek:


3 persentilin altı “bodur”dur.

97 persentilin üstü ise “uzun”dur.


Yaşa göre ağırlık için değerlendirirsek:


3 persentilin altı “düşük kilolu”dur.


3 persentil üstünde ise yaşa göre BKİ’sine göre değerlendirme yapılır.


Boya göre ağırlık ve yaşa göre BKİ değerleri için:


3 persentil altı “aşırı zayıf”


3-15 persentil arası “zayıf”


85-97 persentil arası “fazla kilolu”


97 persentil üstü “obez”


Z Skor: Şimdi... bir elinizde halihazırda bir ortalama değer tutuyorsunuz. Diğer elinizde ise başka bir veri var. O elinizdeki veriyi öbür elinizdeki ortalama değere göre standartlaştırmak istiyorsunuz. İyisi mi Z skoru'nu arayın. Z skoru bu görevi yerine getirir. Yani eldeki veriden ortalama değeri çıkarırız ve sonra standart sapmaya (verinin ortalama değere olan yakınlığını gösteren değer) böleriz, böylece Z skor değerini elde ederiz.


Persentilden farklı olarak Z skor, +3 SD ("standard deviation"-standart sapma) ile -3 SD arasında gider.


Büyüme ölçümlerini Z skor üzerinden yorumlarsak:


Yaşa göre boyu değerlendirdiğimizde, Z skoru 3’ün üstündeyse çocuk çok uzun demektir. Anne-baba normal boylarda iken çocuğun onlara göre orantsız düzeyde uzun olmasından bahsediyoruz. Çok uzun olmanın sebebi, her ne kadar sık görülmese de hormonal bir sorundan kaynaklanıyor olabilir. Büyüme hormonu herhangi bir sebepten fazla üretiliyor olabilir. Bunun sebeplerinden biri de hormon üretimini tetikleyen bir tümör bile olabilir (Şuna benzedi ama olsun: Google --> "Büyüme hormonu niye artar?" --> Enter --> "Beyin tümörünüz olabilir" ("Ama şanslısınız, sadece büyüme hormonunuz artmış. Başka hiiiç bişiciğiniz yok"). Sonuç olarak, çocuğu doktora yönlendirmek gerekir.


Skor -2’nin altındaysa “bodur”dur. Beslenmesi “kronik” denecek kadar uzun süredir iyi olmayabilir ve bu da gelişimini sekteye uğratabilir ama doğrusu, boya göre ağırlık ve yaşa göre BKİ değerleriyle beraber değerlendirmektir.


Skor -3’ün altındaysa “aşırı bodur”dur. “Bodur” ya da “aşırı bodur” fark etmez, bu iki grubun da kilolu olma riski vardır.


Yaşa göre ağırlığı değerlendirirsek 0 ve -1’in altı normaldir. Bu değerlerin üstü kilo fazlalığını gösterir ama boya göre ağırlık ve yaşa göre BKİ ile beraber değerlendirilmelidir.


-2’nin altı “düşük kilolu”, -3’ün altı ise “aşırı düşük kilolu”dur.


Boya göre ağırlık ve yaşa göre BKİ değerlendirilirse 3’ün üzeri “obez”, 2’nin üzeri “kilolu”, 1’in üzeri “kilolu olma riski”, -2’nin altı “zayıf” ve -3’ün altı “aşırı zayıf”tır.



Dünya geneli değerlendirildiğinde 5 yaş altı çocuk ölümlerinin ortalama %45’inin sorumlusu, çocukluk çağında görülen malnütrisyondur. Halbuki bunların çoğu önlenebilirdir. Ve çoğu vaka Güney Asya’ya aittir.

Düşük kiloluluk kırsalda kentlere göre daha yaygın. Latin Amerika ve Karayiplerde ise bu oran düşük.


Son olarak -10 yıl öncesinde kalsa da fikir vermesi açısından önemli olduğunu düşündüğüm- TBSA 2010'un sonuçlarını ayrıntılı incelersek:

Türkiye genelinde, 0-5 yaş grubunda yer alan 2607 çocuğun,


%4.1’i (E:%4.5, K:%3.7) çok zayıf/düşük kilolu (underweight)

%13.0’ü (E:%12.6, K:%13.3) zayıf


%14.6’sı (E:%16.2, K:%13.0) kilolu/hafif şişman


%5.9’u (E:%7.0, K:%4.9) ise şişman/obez.


Yaşa göre vücut ağırlığına göre obezite ve hafif şişmanlık görülme sıklığı erkeklerde kızlardan daha fazla. Yaşına göre normal vücut ağırlığına sahip kızların (%65.0) oranı, erkeklerden (%59.7) daha fazla.


Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA)-2008 verilerinde 0-5 yaş grubunda düşük kilolu çocuklar %1.7'ydi. TBSA 2010'da ise bu %4.1.


Türkiye genelinde 0-5 yaş grubunda yer alan 2572 çocuğun,


%11.5’i (E:%12.0, K:%11.0) bodur/çok kısa ("stunted")


%18.7’si (E:%20.0, K:%17.4) kısa


%11.6’sı (E:%12.1, K:%11.1) uzun


%9.2’si (E:%10.1, K:%8.2) ise çok uzun.


Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA)-2008 verilerinde ise bu yaş grubunda, bodurluk görülme sıklığı %12.8'di. Yani TBSA 2010'dan (%11.5) daha yüksek. Yaşına göre normal boy uzunluğuna sahip kızların (%52.3) oranı, erkeklerden (%45.8) daha fazla.



Kaynakça:

195 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page